Kişiler; mesleki tercihlerini yapmak, yaşamını kalitelendirmek, huzurlu bir ömür geçirmek, yüksek düzeyde stres yaşamamak, gerilimli olmamak, çatışmalarla baş etmek, sosyal ve kişisel kaygılardan kurtulmak amacıyla birçok kaynağa başvuruyor. Bu bağlamda, merkezine “insan”ı alan, yani Psikolojiyle organik bağı olan kitaplar, dergiler, internet platformları, psikolojik danışmanlık ve eğitim merkezleri, şimdilerde daha fazla rağbet görüyor. Toplumun, ruhsal ve psikolojik her türlü kavrama/kuruma olan bu ilgisi de çok hızlı bir ivmeyle artıyor.
Esasında profesyonel psikolojiye ait olan ve psikoloji uzmanlarının üzerinde çalışması gereken “kişisel gelişim, pozitif psikoloji, kendini gerçekleştirme, duygusal zekâ” gibi çok süper kavramları, kendi sosyo-ekonomik heybelerini doldurmak için ruha zarar veren bir formata dönüştürerek, zihinsel koloniler oluşturuyorlar. “Zengin mi olmak istiyorsun, isteğini bir kâğıda elli kere yaz, duvara as, her gün oku, çok yakında kesin zengin olacaksın!” şeklinde gerçek dışı vaatlerde bulunmaktan çekinmiyorlar yazdıkları eserlerde… Biz psikoloji uzmanları “Her birey değerlidir, herkes kendi yeteneklerine ve ilgilerine yönelmelidir” derken; alan dışından olmasına rağmen psikoloji adına söz söylediğini iddia eden kişiler, “Falanca kişi yaptıysa sen de yaparsın, yürü be koçum kim tutar seni, ne yap yap ama mutlaka zengin ol, ya tozu dumana katarsın ya tozu dumanı yutarsın” cümleleriyle ifade ediyorlar zehirli önerilerini…
İşin en garip yanı da gerçek psikolojiyi temsil etmeyen ve insanları yanlış yönlendiren kimi yazarların kitapları gerekçe gösterilerek; bir başka ekol tarafından psikoloji bilimi temelsizce eleştiriliyor, tümden reddediliyor. “Ne gerek var psikolojiye, kendi ayakları üzerinde durabilen ve bir inanç sistemine bağlı olan insanın psikolojisi bozulmaz!” şeklinde irrasyonel tespitler yapılıyor. Her iki akımı temsil eden eserleri incelediğimizde, oluşturdukları tahribatı daha yakından görebiliyoruz. “İçindeki devi uyandır!” isimli kitap, insanı gerçeklerden kopartacak kadar gazlıyor, pohpohluyor; böylece sürekli şişen insanın bir gün gümlemesi kaçınılmaz oluyor. “İçinizdeki öküze oha deyin!” isimli eser ise insanın biyolojik yönünü aşırı yeriyor, ruhunu yaralıyor, kalbini eziyor, psikolojik gereksinimlerini gözardı ediyor. Okuyucularına, yoğun olarak öz-saldırı duygusu şırınga ediyor. Kendimizle barışık olmamızı engelleyecek, aynı zamanda satış trajı yakalamak ve reaksiyon alabilmek için uç söylemlere de başvurulmuş kitabın içeriğinde…
Dergi pe.Dr. Dosya Konusu’ndan alıntıdır.
dergipdr@gmail.com'dan alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder